0 comments

Yeter ki hep böyle kal

Gördükçe görmeye devam edeceksin. Öyle bir noktaya geleceksin ki "Yeter" diye bağırmak isteyeceksin. "Görmeyeyim, ne olur" diyeceksin. Göreceksin. Kötülüklerin kötülükleri, iyiliklerin iyilikleri bulduğunu adın gibi ezberleyeceksin. İstesen de istemesen de bir sonraki adıma ulaşıncaya, dönüşünceye kadar devam edecek bu muazzam akış. 

Akış... Zaten anahtar kelime de bu, akış... Küçük dilini "huuup" diye yutmak istiyorsun. Yaşadıkların büyük bir ödül. Evet, sen bu ödülü hak ettin. Gözden tanıyorsun artık tüm niyetleri. Kalplere değiyor. "Canım" diye sarılmak istiyorlar sana her biri.

Bütün olay kalpte bitiyor. Kalbini temiz tut. Ne demişti doğal afet? Gördükçe görmeye devam edeceksin. Bırak. En doğru zamanda dönecek geriye. Acılar temizlenecek. Geriye bir tek kahkahalar kalacak.

O iki çocuğu düşün. Onlar el ele tutuşuyorlar artık. Silinmiş kan izleri. Bunu gördün. Yaşadın. Şanslısın. Yıldızın hep parlasın. Bu muazzam döngüde hem çok küçük hem de çok büyüksün. Yeter ki hep böyle kal. Olur mu çiçeğim?

0 comments

Atın beni denizlere

İçimdeki Kayahan'ı susturamıyorum. Feryat figan "Atın beni denizlere" diyor. Toprağı bol olsun. Ne güzel şarkılar bıraktı bizlere. Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah, atın beni denizlere. Bak yine geldi. Yok, durduramıyorum. Pencere açıp "Yaşandı yıllarca roman gibi, ağlamak geliyor içimden :(((888sekizçoksekiz" yapasım geliyor.

Yargı dağıtasım var mesela böyle anlarda. Ne kadar da 'popişko' bir laf oldu bu değil mi? Yargı dağıtmak. Geldiğimiz nokta budur. Yargılamak istiyorum hunharca. Kesmek, atmak. Sonra içimdeki bir başka ses de derhal bir hatırlatma yapıveriyor: "Değiştiremeyeceğin şeyleri kabul et bebiş/babuş." Bunu bana hayatımdaki en büyük izi bu cümleyi sarf etmek olan biri söylemişti. Yani kimin dediğini unutacağım neredeyse ama şarkı güzel allah için. 90'larda parlayan sonra yıldızı aynı hızla sönen bir şarkıcı gibi. Şarkısı kaldı akıllarda. Güzel laf bak valla.

Delirmemek için ne yapmak gerekiyor peki? Sakin kalmak için mesela? Aaaaaaaaaaaaaaaah. Atın beni denizlere. Bak yine geldi. Reklam almışım gibi. Böyle reklam arasına gitmeden önce seyirciye verilen o gaz gibi. Gaz çıkışının mümkünü yok. Öyle bir gaz hali. Gaz çıkışı evet. Kibarlıktan öleceğim. 

Delirmemek için kafayı meşgul etmek gerekiyor. Çivi çiviyi söküyor. Ha bir de kabul etmek. Ama o başka bir yazının konusu. Henüz hâlâ isyankar jojuk modundan çıkabilmiş değilim. Su diyorum, deniz diyorum, atın diyorum, beni beni Mayki'nizi diyorum...

İnsana insana gerek, önce insan mümkünse the insan filan olmak lazım. Önce kadın önce erkek olmak lazım. İnsan göremiyor da bir de böyle anlarda işin gıcığı. Yok anneciğim, yok babacığım, Corona bana hiç yaramadı. Bu kadar insan ama cidden insan bağımlısı olduğumu fark etmeme yarayan 2020. Teşekkürler aşko. Ama işte ara ara geliyollağ bana soldan soldan. Sonra geçiyor. Ama sonra yine başlıyor. Aaaaaaaaaaah. Atın beni denizlere.

Bak yine...


0 comments

Özür dilerim Aydilge

Aydilge'nin ilk albümü 'Küçük Şarkı Evreni'nde çok hoş şarkılar vardı. 'Bu Gece Ben Ay' mesela. Şahaneler şahanesiydi. Sonra bir şey oldu Aydilge'ye. Bir anda 'hoppidi, hoppidi'lere bağladı. "Oturmaya mı geldik; ahey, ahey" modunda gereksiz bir enerjiyle gazlıyordu hepimizi sanki. Aa, yok, ben oturmaya gelmiştim o ara. Kutumda büyük hissediyordum.

Doğruymuş. Kutumda tövbe estağfurullah cidden büyük, kocaman şeyler varmış. Yaşa yaşa bitmedi, bitemedi. Öyle şeyler açığa çıktı ki, yüzyıllık sırları keşfetmiş gibi oldum. Bilinçaltımda her ne varsa caddelere aktı. Attığım her adımda beynimin en minnak hücresine gizlediğim acılar açığa çıktı. Bombastik günlerdi. Geride kaldı, kalıyor, kalacak da.

Aydilge'den özür dilerim. Çok ciddiyim. Çok hafife almışım neşesini, 'iyi'lik telaşını. "Hayat şaşırtır hep zaten, 'ben bittim aaağğyh' derken..." nakaratlı şarkısını neredeyse bir yıl sonra keşfettim. Bu kadın neden umutlu? Artık anlayabiliyorum. Yeterince acı çektikten sonra gökyüzüne ulaşacak kadar büyük bir sevinç kaplıyor içinizi. Hayat hakikaten şaşırtır bazen.

İsteseniz de kızamıyorsunuz hiçbir şeye. Umut? Her daim sizinle. İzin vermek gerekiyor sadece. Doğru zamanda ama mutlaka yeniden başlayabiliyorsunuz. Aydilge kıymetli. Çünkü güzel bakıyor, 'iyi'sinden yoruyor; daha da önemlisi ışığını sadece kendine saklamıyor; 'iyilik eden iyilik bulur'a inanıyor ve aktarıyor. İyi ki var. Hep var olsun! 

0 comments

Tüm niyetlerin bedenleri varmışcasına görülebildiği o yer

Güneşli bir gündü. Sıradandı. Sanırım daha bir özel gelen kısmı da burası. O çoğulluğun içindeki sıradan bir detayı anlamlandırma çabası ve sonu gelmeyen bir zincir. Hatırlarken bile büyüleyici geliyor. Kelimeler anlamsızlaşıyor. Halbuki ne yapmak lazımdı? Ufak bir yerden de olsa başlamak. Düşünmemek. 'An'da kalmak.

Devamı gelir ya da gelecek. Mühim olan orası değil. Bir tık azalt dozu. Nefesini tutabilirsin iyi gelecekse. Gözünü kapatabilirsin. "Yok" sayabilirsin. Ama var. Ve her daim seninle, benimle, bizimle. Dozunu ayarlayabilirsin, o güç içinde.

Güneşli bir gündü. Sıradandı. Ve dünya benim etrafımda dönüyordu. Tüm niyetlerin bedenleri varmışcasına görülebildiği bir yerdi. Halbuki ne yapmak lazımdı? Anlatabileceğin kadarını anlatmak. Ve mümkün mertebe 'an'da kalmak. Su akıyor, yolunu öyle bir buluyor ki. O kısmı daha da coşkuyla yaşamak lazım.

0 comments

Artık ayakkabılarım var

Bu kadar sancılı bir 30 beklemiyordum. Muazzamdı. Başından sonuna nefesim kesilerek yaşadım. Yaşıyorum. "Bu bir mucize." Nasıl da klişe bunları söylemek. Ama gerçek. Klişe ama gerçek. Bu bir mucize bebeğim.

Birçoğumuzun hayatına sızmayı başaran Gülben Ergen gibi "Öğrendim ki..." demek istemiyorum. Ama ne biçim de 'öğrendim ki...' Hatta bir tık daha ileri gideyim: "Unutmayın ki..." yaşamak muazzam büyüleyici. Uzun bir süre koyuda kalınca ister istemez suyun kaldırma kuvvetine tosluyorsunuz. Toslamak dedim çünkü beklemiyorsunuz ayağa kalkmayı. Kalkıyorsunuz anneciğim, çok kalp be anneciğim.


Bu satırları yazmak için yazmıyorum. 'Yazmak' için yazıyorum. Çünkü tıkandığım noktalar var. Biliyorum ki çivi çiviyi sökecek. Biraz da unutmak ve aynı anda hatırlamak için. O çivi, bu çiviyi elbet sööökecek.


Sen hiç "Merhaba dünya!" diye bağıracak kadar büyük bir virajdan geçtin mi? Ben geçtim. Ellerimi ayaklarımı bağladılar. Yoksa atlardım en yakın camdan. Koyudan beyazlığa kucak açtım. Aylin Aslım'ın 'Senin Gibi'sindeki gibi bir tempodayım artık. Tek fark şu: Artık ayakkabılarım var!